Bu içerik sadece abonelere özeldir
Röportaj: Gülseren Şenyüzlü
Eskişehir’in sevilen valisi Kadir Çalışıcı “Anamın Vatanı” dediği Eskişehir’e bu kez de BÜYÜK ŞEHİR BELEDİYESİNE BAŞKAN OLARAK YARARLI OLMAK İSTİYOR…
Eskişehir sizi çok iyi tanıyor; ama siz yine de kendinizi kısaca tanıtır mısınız?
Anne tarafından Eskişehir, baba tarafından Afyon’lu bir ailenin çocuğuyum. İlk, orta ve lise tahsilini aynı ilde tamamlayıp 1968 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesini kazandım. Aynı okulun Siyaset ve İdare bölümünden mezuniyetime müteakip kaymakam ve vali olarak uzun yıllar yurdun değişik bölgelerinde görev yaptım. Bir süre İçişleri Bakanlığı hukuk müşavirliği bulundum. En son 2003-2009 yılları arasında Eskişehir Valisi olarak görev yaptım. Yurt dışı eğitimini Brüksel IFCAD’da tamamlayıp Brabant Eyalet Valiliğinde Avrupa yerel yönetimleri üzerine inceleme ve araştırmalarda bulundum. 1986 yılında Millî Güvenlik Akademisi’ne çağrılıp mezun oldum.
“Valilerin de Öyküleri Vardır”, “Masal Bitince”, “Yıllar ve Yollar” ve “Bir Yavuz Adam” isimli öykü kitaplarım muhtelif yayınevlerince okuyucuların beğenisine sunuldu.
Büyükşehir Belediye Başkan adayısınız; neden?
Kısa özgeçmişimde gördüğünüz gibi, ben bu fukara milletin parasıyla ülkemizin ve dünyanın en iyi okullarında eğitim gördüm. Uzun yıllar yurdumuzun her coğrafyasında, devletin en üst kademelerinde idareci olarak görev yaptım. İnsanın kendini anlatması ayıptır. Ama söylemek zorundayım; devleti, sorunları en iyi bilen, ülkeyi ve toplumu en iyi tanıyan biriyim. Yaşamakta olduğumuz sorunları çözecek bilgi, beceri ve tecrübe bakımından hiçbir adayla kıyaslanamayacak kadar ehliyet ve liyakat sahibi olduğum inkar edilemez. Bu özelliklerim, görev yaptığım illerin ahalisi tarafından Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Sayın Fatih Erbakan’a iletilmiş olsa gerek ki; onun ısrarlı ricası ve daveti sonucu aday oldum.
Su konusunda politikanız nedir? Su havzalarını korumak için altın ve diğer madencilik işletmelerine tavrınız ne olacak?
Tek kelimeyle “Su Hayattır”. Su Havzaları Koruma Yönetmeliği, içme-kullanma suyu temin edilen veya edilmesi planlanan bütün yerüstü ve yeraltı su kaynaklarının kalitesinin ve miktarının korunmasına ve iyileştirilmesine ilişkin usul ve esasları düzenlemiştir. ESKİ Genel Müdürlüğü Su Havzaları Koruma Yönetmeliği gereğince içme ve kullanma suyu temin edilen yüzey ve yeraltı suyu kaynaklarının evsel, endüstriyel, tarımsal ve her türlü hayvancılık faaliyetlerinden kaynaklanan atıksular ile kirlenmesini önlemek için, bu kaynaklar etrafında bulunan; mutlak, kısa, orta, uzun mesafeli koruma alanlarında alınacak tedbirlerle topluma sağlıklı içme ve kullanma suyu sağlanmasıdır. Görüldüğü gibi mevzuat gayet açıktır ve bir eksiklik yoktur. Sorun şu ki, bu yönetmeliği ciddiyetle ve tavizsiz uygulayacak belediye yönetimine ihtiyaç vardır.
Pazar ve tüketim merkezlerinde satışa çıkan meyve ve sebzelerde ilaç kalıntısı yönünden bir denetim var mı? Başka ülkelerin geri çevirdiği gıda ürünleri iç piyasada tüketiliyor mu?
Maalesef, binlerce tonluk sebze-meyvenin insan sağlığına zararlı olduğu gerekçesiyle Türkiye’ye geri gönderildiği bilinen bir gerçek;
Bu sebze-meyvenin iç piyasaya sürüldüğüne ilişkin iddiaları Bakanlık kesin bir dille yalanlasa da ortada bir denetim zafiyeti olduğu çok açık. Bu denetim zafiyetinin belediyelerce ciddi tedbirlerle giderilmesi mümkündür. Zira buna yetkisi vardır. Bütün sorun işi bilen, dürüst, duyarlı ve her şeyin üstünde halkını düşünen Belediye Başkanının işbaşında olmasına bağlıdır.
Et pahalı, bu konuda neler yapmayı düşünüyorsunuz?
Pahalılık meselesi, bildiğiniz gibi ülkemizin genelini ilgilendiren ulusal bir sorundur. Açlık sınırı 20.000 tl, yokluk sınırı 50.ooo tl. sınırına dayanmış bir ülke haline geldik. Ve ne acı ki nüfusumuzun % 85’i bu sınırın altında yaşam mücadelesi veriyor. Sadece eti değil, diğer ürünlerinde ucuzlatmanın yolu TARIMI ve KIRSAL KALKINMAYI teşvik etmekten geçer. Bunu siyasi iktidarların keyfine bırakamayız. Büyükşehir Belediyesi olarak, köylümüzü modern tarım teknikleri konusunda eğitip akıllı ve organik tarım yapmalarını sağlayarak daha çok üretmelerini ve daha çok kazanmalarını sağlayabiliriz. En önemlisi de sözleşmeli üretim yöntemiyle köylümüzün gelirlerini garanti altına almalıyız. Ki gönül rahatlığıyla üretim yapabilsinler. Bu durum sadece tarıma fayda sağlamayacak, tersine göçü tetikleyip şehrimizin yükünü de hafifletecektir.
Eskişehir’in en büyük problemi trafik, bu konudaki politikanız ne olacak?
Doğrudur; KENTİÇİ ULAŞIM kördüğüm haline gelmiştir. Bunun çözümü; öncelikle imar planlarının yeni ihtiyaçlara ve kentin yeni gelişimine uygun şekilde yeniden ele alınmasını gerektirir. Daha sonra yeni bir stratejiyle, başta toplu taşıma sistemi olmak üzere, bilişim teknolojilerini en üst seviyede kullanarak kent trafiğini yeniden düzenlemeliyiz.
Sayın Valim, Seyitgazi yolu gerçekten çok güzel oldu. Hem çift yol, hem de ağaçlandırma muhteşem. Çok güzel bir miras sizden. Ama o zamanlar yolla ilgili çok başınız ağrımış, anlatabilir misiniz? Bir de Ankara yolunun ağaçlandırılması var, onca yolun fidanlarını kurutmadan nasıl bakabildiniz?
Bir şairimiz çok sevdiğim bir şiirinde,
“Bir memleket isterim,
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların ve çiçeklerin diyarı olsun.” diyor.
Ben de işte öyle bir Eskişehir hayal ediyorum. Göğü mavi, havası suyu temiz, her yanı yeşillikler ve kuş cıvıltılarıyla ruhu okşayan, insana barış, huzur ve yaşama sevinci ilham eden bir şehir olsun. Bilindiği gibi Peygamberimiz bir hadisinde: “Yarın kıyamet kopacağını bilseniz bile ağaç dikin” der. Tarihi bir vakadır: Yalova’da köşkün onarımı sırasında bir ağacın kesilmesi icap eder. Konu Atatürk’e intikal eder. Ne der biliyor musunuz?
“Ağaca dokunmayın!” Ağaca dokunulmaz, köşkün yeri değiştirilir. Fatih Sultan Mehmet ise: ”Ormanlarımdan bir dal kesenin başını keserim!” demiştir. Görüldüğü gibi bizim kültürümüzde ağaç kutsaldır. Her normal insan gibi ben de ağaca ve yeşile aşık bir insanım. Görev yaptığım her yerde olduğu gibi Adıyaman’da da, valilik öncülüğünde üniversite ve askeri birliklerle işbirliği yaparak Atatürk Barajı etrafını on milyon civarında fidan dikerek ağaçlandırmıştım.
Eskişehir’de ise yeni yapılan yolların etrafını ağaçlandırarak ülkemize örnek olmasını istedim. Bu düşünceyle, yeni yaptığımız Seyitgazi-Afyon, Eskişehir–Kütahya ve Eskişehir-Ankara yollarını ve civarında boş bulunan arazileri ağaçlandırma seferberliği başlattım. Bu arada Seyitgazi yolunda boş bulunan ne kadar kamu arazisi varsa ağaçlandırarak 2. Bir Kent Ormanı da tesis etmiş olduk. Ağaç dikmek elbette ciddi bir gayret ister. Sorun şu ki uzun bir süre ağaca bakmak ve korumak daha büyük bir gayreti gerektirir. Ağaçlarn bakımı ve zayiat vermeden korunması için Valilik koordinatörlüğünde ciddi bir bakım ekibi ve denetim mekanizması kurmuştuk. Çok şükür başarılı da oldu.
Bir diğer sorunuzda olduğu gibi bu çalışmalar çok da kolay olmadı. Her hayırlı teşebbüse siyaseti rant olarak yapan etkili kimilerince şahsımla çok uğraşıldı. Bu çalışmalar sebebiyle 32 defa teftiş geçirdiğimi söylemek size yeterince bir fikir verir. Ama şu da bir gerçek ki, “Ekşi yemeyenin karnı ağrımazmış”. Şükür ki karnım ağrımadı.
Bizim sormadığımız, ama sizin yapmak istediğiniz daha başka neler var?
Elbette daha yapılacak pek çok şey var. Bilindiği gibi Eskişehir havacılık, savunma ve uzay sanayisinin merkezi olma yönünde hızla ilerliyor. Öyleyse ilimizi havacılık, savunma ve uzay sanayisinin merkezi yapacak bir “YÜKSEK TEKNOLOJİ ÜNiVERSİTESİ”nin kurulmasına öncülük etmeliyiz. Bu yapıldığı takdirde Eskişehir zaten var olan imkânlarıyla savunma, uzay, havacılık ve yazılım üssü haline gelmesi işten değildir. YENİLENEBİLİR TEMİZ ENERJİ’den ilimizi azami faydalandırmamız lazım. Bunu teşvik ve yaygınlaştırarak kentimizi daha yeşil ve daha yaşanabilir hale getirmek gerek.
TERMAL KAYNAKLARIMIZ:
Kamuoyunun bildiği gibi, görevde iken başlattığım bir Termal Projemiz var. Yaptığımız sondajlar sonucu Kızılinler bölgesinde son derece kaliteli ve bol termal su kaynaklarına ulaşılmış ve kullanabilecek hale getirilmişti. O sebeple bölge Turizm Bakanlığınca “Termal Turizm Yatırım Alanı” ilan edilmiş, alt yapısı bitmiş yatırıma hazır bir projedir. Ne yazık ki ben ayrıldıktan sonra bu proje unutuldu, sahipsiz ve desteksiz kaldı. Halkımız seçer de göreve gelirsem bu projeyi hayata geçirmek için var gücümle çalışacağım. Eskişehir’i sağlık, kültür ve termal turizmde marka yapacak, şehrimizin zenginliğine zenginlik katacak bu projenin ısrarla takipçisi olacağım.
Bir diğer mesele GENÇLİK…
Bilindiği gibi ilimizde üç büyük devlet üniversitesi vardır. Gençlik ve öğrenci kentidir. Bu gençlerimize maddi manevi her yönüyle sahip çıkmak zorundayız. Onların fiziki ve beşeri kapasitelerini geliştirerek daha üretken bireyler olarak yetiştirmeliyiz. Onlara özel yetenekler kazandırmak için “Kuluçka Merkezleri” ni kurmalı, ÖĞRENCİ VE GENÇLERİMİZİ dünyanın sayılı yazılım ve bilişim merkezlerine erişimini mutlaka sağlamalıyız. Bilişim ve yazılım konusunda gençlerimizi ileri teknoloji odaklı ve nitelikli istihdamın öncüsü yapmalıyız.
ÇOCUKLARIMIZ
Artık dijital bir çağda yaşıyoruz. O yüzden çocuklarımızın fiziki ve moral kapasitelerini artıracak yeni yeni oyun, animasyon ve geliştirme merkezleri kuracağız.
EMEKLİLER VE YOKSULLUK SINIRI ALTINDA YAŞMAK ZORUNDA KALAN DİĞER İNSANLARIMIZ:
Onları asla kaderlerine terk edemeyiz. Maddi ve manevi yönden destekleyecek sosyal içerikli projelerle hayatlarını daha yaşanabilir kılmak boynumuzun borcudur.
YAŞLI VE BAKIMA MUHTAÇ BÜYÜKLERİMİZ:
Kimsesiz, sahipsiz ve bakıma muhtaç yaşlı insanlarımızı en sağlıklı şartlarda koruma altına almak ve yaralarını sarmak görevimiz olacaktır.
EV HANIMLARI VE HANIM KARDEŞLERİMİZİ ise fiziki kapasitelerine göre mesleki yönden eğitip öğreteceğiz. Onlara her türlü mali destek vererek üretken ve kendi ayakları üstünde durabilen bireyler olarak çalışma hayatının içine sokmak en önemli görevlerimizden olacaktır.
VE ESKİŞEHİRSPOR…
Ben, diğer valiler gibi Eskişehir’i Eskişehir’e atandıktan sonra görmüş ve tanımış değilim. Zira çocukluğumun ve ilk gençliğimin önemli bir kısmı bu güzel kentte geçti. O yüzden Eskişehir’e vali olarak atanmak benim için rüya gibi bir şey oldu. O günlerde çevremdeki arkadaşların hemen hepsi bir İstanbul takımını tutarken, nedense bu İstanbul takımları bana hep yabancı geldi; hiçbir zaman o takımlara ısınamadım.
1965 yılı idi. Mutlu bir tevafuk, ES ES’in kurulduğu o gün Eskişehir’de idim. O coşkuya katılmak bana da nasip oldu. Ve o gün bu gündür ES ES’liyim. O andan itibaren öyle bir duyguya kapıldım ki, artık Eskişehirspor denince gözümün önüne hep bir futbol efsanesi, bir kutlu hikâye, bir yiğitlik destanı gelir oldu. Demek istediğim şu ki, Eskişehir’e sıradan bir vali olarak gelmedim. Eskişehir’i, Eskişehirspor’u, Amigo Orhan’ı ve kendimi bir parçası hissettiğim ES ES’i yürekten seven bir taraftar olarak geldim.
Takdir edersiniz gereğini de yaptım. Eskişehirspor’un vefakar taraftarı da bunu karşılıksız bırakmadı. Bana “Vali Baba” ünvanını layık görerek hayatımın en anlamlı ödülünü verdi.